top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıYavuz Erfidan

Yaratılmışların En Yücesi; Sorun

Tanrının insanı neden yarattığı sorusunun pek çok cevabı vardır. Ortodoks itikattaki müslüman bir anadolu çocuğunun bu soruya vereceği cevap; tanınmak için yarattığı üzerinedir veya bu çerçevede bir cevap olur. Ancak burada çok sığ bir amaç olduğu gerçeğini her ne kadar dile getiremesek de bu cevap bizi tatmin etmez, en azından beni ilk duyduğumdan beri etmemişti. Verilen cevap bu şekilde literal okununca sanki tanrı sözü değilmiş gibi geliyor bana. Sanki beşer ağzından sorulan sorunun tanrısallığını, tanrı ağzından bir beşer cevaplıyormuş gibi. Aynı soruyu yalnız biz insanlar değil ayrıca ayetlerdeki diyalogta melekler de sorar tanrıya; “Yeryüzünde bozgunluk çıkaracak bir halife mi yaratacaksın?”. Bu sorunun cevabı yukarıdakine nazaran daha tanrısal bir cevaptır. “Benim bildiğimi siz bilmezsiniz.


“…Gençliğimin yüzyılına, o zamanki saf heyecanlara, yaklaşmakta olan binyıl karşısındaki saf korkulara, atoma ve yine atoma, yeni salgına, ardından da kutupların üstündeki o Demokles geçitlerine yürekten bağlıydım. Büyük bir yüzyıldı o bana göre, belki de son büyük yüzyıldı, bunalımlarla ve sorunlarla dopdoplu bir yüzyıldı. Yaşlılığımın yüzyılında çözümlerden başka bir şey konuşulmaz oldu. Tanrı’nın sorunları, şeytanın ise çözümleri yarattığını düşünmüşümdür her zaman…”


Amin Maalouf’un eserlerini okuyanların en az beğendiklerinden birine gönlünü kaptırmış birisi olarak, aslında eserin tamamını ele alırsak dostlarımı haklı bulmam için yeterince sebep var. Maalouf’un çok daha etkileyici eserleri var. Ancak Béatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl garip bir kitap. Tabi benim için bu paragraf tüm kitabın önüne geçecek kadar değerliydi. Burada sıradan kelimelerle sıralanmış bir paragraf yok, insanın tabiatına melek gibi bir bakış atıyor adetâ; Sorun. İnsan’ın kendisi ve tabiatı gereği tüm üretitkleri sorundur aslında. Böyle bakınca Maalouf’un neden bu kadar fazla okunduğunu daha iyi anlıyor insan; onu daha fazla okutan, meleklerin sorduğu soruyu anlaması değildir. Tanrının verdiği cevabı anlamasıdır. Yani insanı yaratırken aslında gerçekten de bir sorun yaratır tanrı. Ama bu sözcüğün, lügattaki karşılığından daha fazla bir anlama sahip olduğunu da bilir.

Muhakkak ki sorun doğada tek başına bulunabilen bir şey değildir. Ancak, insanla mümkün olabilen bir şeydir, sorunun hammaddesi insandır. Yani dışarıda gördüğümüz otobanlar, arabalar, fabrikalar, beşeri bir el ile yapılan ne varsa hepsi bir sorunun sonucudur. Hepsi sorun kadar beşeridir. Bu yalnızca insan ile var olabilecek bir şey değil, aynı zamanda insan olmadan da mümkün olmayacak bir şey. Doğanın bizlere sunduklarına karşı bir problem, sorun yaratırak başlarız. Meleklerin ifadesi ile yeryüzünden bozgunluk çıkarırız. Çok büyük bozgunlukları ele almak daha karikatürize olabilir ama Messi mi yoksa Ronaldo mu tartışmasından tutun(böyle bir tartışmadan bahsetmek ne kadar doğru bilmiyorum; elbette Messi) bir felsefî tartışmaya kadar hepsi bir problemi, sorunu ve bozgunculuğu ifade eder. Netekim ne futbol ne de felsefe doğada kendiliğinden vardır. Bunlar diğer bir çok sorun ve o sorunların çözümlerinden olan cevaplar gibi birer insan ürünüdür.

Bu bağlamda bakınca gerçekten de insanın(sorunun) tanrısal bir motivasyon kaynağı vardır. Bizi hayvanlardan ayıran şey de budur. Onlar bizden farklı olarak çoğu şeyi dert etmezler. Can güvenliğinden kuşku duymak dışında tüm hayvanlarla paylaşabildiğimiz pek fazla ortak sorun yoktur mesela. Mesela insana yakın bir dost gibi gelen köpeklerin, bir arkadaş gibi görülmesinin sebeplerinden birisi de dostluk bir ihtiyacını karşılama sorununu paylaşmamızdan değil midir? Bizi bu günlere getiren şeyler elbette sorunlarımıza verdiğimiz cevaplarımız ve çözümlerimizdir. Ama acaba bu cevaplara konu olan sorunların ve soruların değerliliğinin farkında mıyız?

Sorunlar bizi etkiler, üzer, düşündürür Maalouf’un deyimiyle bizi biz olmaktan çıkarır evet, ama işte bu deyim tüm anlamı açığa çıkarıyor çünkü bizi harekete geçiren ve bir cevap üretmemize sebep olan şeylerdir sorun. Dönüşüm geçirmemize sebep olur, bizi başka şey yapmaya, başka bir şey olmaya iter. Dolayısıyla sorun dinamik bir canlı olmamızı sağlar, onun için çaba sarfettirir. Bugün insan faaliyeti olarak ne kadar gelişme göstermişsek hepsi, diğer canlılardan farklı şey yapmamızdan, bazı şeyleri sorun olarak görmemizden ve birkaç sorun üretmemizden ibarettir. Sosyal, ekonomik ve siyasal şeylerde bir sorun gören, sorun yaratan ve sürekli cevaplar arayan, yeni cevapları bir başka sorun olarak gören ve yine cevap arama peşine koyulanların tüm bu cüretti gösterememiş olanlardan üstün olduğunu, günümüze kadar gelen bin yıllarda tecrübe etmedik mi? Bu ileri gitmenin cevabı çok basit; Sorun yaratmak.

Cevaplar ise öyle değil. Bir miskinlik yolu. Bir gevşeklik ibaresi. Onlarla ilerleme kaydedilemez. Bir ilerleme aracı değildir. Artık bir cevabı verdikten sonra cevap ya da çözüm dediğimiz şeyin tek bir anlamı vardır. O da şu anki durumun ifadesidir. Paradigma değişimlerini göz önüne getirin; bir fikir bütünü kendini tesis eder, sonra artık bu cereyanda ifadeler kendine yer bulur. Peki sonra. Bu paradigma(yani cevap, çözüm) sizi sınırlar. Sözcüklerinizin anlamını belirler. Düşüncelerinizin kalıplarını çizer. O halde çözümler ve cevaplar şeytanî birer aldatmacadır. Rahatlığa ve rehavete sürüklerken sizi rahat hisettirir. Ancak yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirmeye çalışan hayvanlar gibi olmasa da, cevaplar, pek çok ahlâkî(tecrübî hayat) ve toplumsal olguya sormanız gereken soruları sormanızı engeller.

Cevaplar sorunların ve soruların sonucudur evet, ama bu haliyle bakınca her cevap yeni bir sorunun da başlangıcı olmalıdır. Nihâi bir cevap ise şeytanın en tehlikeli hali olabilir. Bir kez daha sorun yaratmanıza gerek olmadığına inandırmak, bu konu da en şeytanî faaliyet olarak kendini gösterir. Bir Maalouf yazısı olmasa da onunla başlayıp onunla bitirmek için çok güzel şeyler yazmış olan bu adamın şu sözlerinde, bu tehlikenin farkına varmak için yeterince anlam saklı;


“Belleklerimizde yer ettiğimiz en beter suça* “nihâi çözüm” adının verilmesi rastlantı sonucu mudur?”

* Cinayet ve ölüm.

44 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page